Darbe gecesi televizyonlardan anlamaya çalışıyorum olan biteni. 80 darbesini az-çok hatırlıyorum. O zamanlar 10 yaşında idim, evimizin balkonundan izlerken çok korkmamıştım, biraz tiyatro sahnesi gibiydi. Bugün durum o günden farklı. TRT de spiker, kendilerine ‘Yurtta Sulh Konseyi’ diyen ve asıl elebaşlarının bizlere dediği ama kendilerini tarif ettiği ahmaklar topluluğunun bildirisini okuyunca bir an içime korku düşüyor. Sonrasında ilkin başbakanımızın kendinden emin ses tonu, sonra da Tayyip Erdoğan reisimizin görüntüsü, ben de olduğu gibi tüm izleyenleri kendimize getiriyor, sokaklara koşuyor ve bir aslan gibi kükrüyoruz.
Sonrasında neler düşünüyorum: Aklım karışık idi, bilgi kirliliğinden. MİT geç haber veriyor, ulaşılamıyor. Polis müdahale ediyor ama polis içinde gözaltılar sürekli artıyor. Askerin yarısı paralelci imiş. Yargı içinde paralelciler, gözaltına alınınca polis ve askerle içeride eylem planı yapacaklarmış. Sonra hemen toparlanıyorum ve sadece başbakanımız ve başkomutanımızı dinlemeye karar veriyorum. Ne şart altında olursa olsun, millet egemenliğine, milletin verdiği kararlara inanmış insanlar olarak sadece ve sadece sivil oteritenin yanında yer alır, asla ve asla darbecilere, cuntacılara prim vermeyiz.
Sonra aklıma Mehmet Akif'in dizeleri geliyor:
“Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
Tarih'i "tekerrür" diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”
Bundan sonraki adımlarımızı, kötü olayların tekerrür etmemesi için gerekli önlemleri alarak atmalıyız. Ders alalım, hiç bir cemaat, topluluk, azınlık, örgüt, cemiyet v.s. halkın çoğunluğunun üzerinde değildir. Demokrasi her zaman üstündür, halk üstündür, seçim-sandık üstündür. Bu cemaat yapılanmasından kurtulup, başka bir örgüt yapılmasına izin vermeyelim.Siyasetin üzerinde bir grup, örgüt tanımıyoruz. Meclisimizden de yeni anayasa, başkanlık sistemi gibi adımları bir an önce atarak gerekli düzenlemeleri yapmasını bekliyoruz.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun o sözleri aklımdan hiç çıkmadı. "Bizim çocukları kitap okumak sıkar. O yüzden fikri tartışmalarda biraz zayıf kalırlar. Ama kavga var dersen, Ayrancı'dan Kızılay'a koşa koşa gelirler!"
Kavgaya da varız ama önce okuyalım, öğrenelim, bilelim. Herkesin anlayacağı dile göre cevap verelim. O gece, baskınlarda halkımız üst rütbeli yurtta sulh konseyi üyelerine dayak atınca, öyle güzel sulh oldular ki "dayak cennetten çıkmadır" sözünün güzelliği bir daha vurgulanmış oldu.
Bir de, özellikle kenarda köşede, hırsla, kinle, öç alma duygusu ile siyasi hesaplaşma uğruna vicdansızlık yapmaya niyetli olabileceklere sözüm olacak. "Elinizi vicdanınıza koyun, siyasi hesaplaşma zamanı değil. Tüm gücünü ve gecesini meydanlarda geçriren, ilk dakikadan beri ülkemizin, halkımızın, başbakanımızın, başkomutan reisimizin yanında olan insanları karalamayın. Emin olmadan, görmeden, bilmeden birilerine karalama yaparsanız, onların ahları sizi yakar."
Velhasıl kelam… Oylarımızla gelen hükümetimizi özellikle de başkomutanımız, reisimiz, Cumhurbaşkanımızı size yedirmeyeceğiz.
Son sözümüz de Cemil Meriç'ten.
"Bu memlekette sağcı-solcu, ilerici-gerici yoktur, bu memlekette namuslu ve namussuzlar vardır. Siz namuslulardan olun."
Güzel ülkemin vefakâr, cefakâr, kadirşinas, güzel insanları, kalın sağlıcakla...