BAŞKAN HAZİNEDAR'DAN BİRLİK VE BERABERLİK ÇAĞRISI

TAKİP ET

16 Nisan, çıkan sonuç her ne olursa olsun bir milat olabilir ancak 'Evet' diyen de 'Hayır' diyen de yine bu topraklarda kardeşçe ve barış içinde yaşamaya devam edecek... Türkü Kürt'ten ayırma imkânı olmadığı gibi 'Evet' oyu veren baba ile 'Hayır' oyu veren oğlu da birbirinden ayırmak mümkün değildir...'

Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar ,” 16 Nisan, çıkan sonuç her ne olursa olsun bir milat olabilir ancak “Evet” diyen de “Hayır” diyen de yine bu topraklarda kardeşçe ve barış içinde yaşamaya devam edecek... Türkü Kürt’ten ayırma imkânı olmadığı gibi “Evet” oyu veren baba ile “Hayır” oyu veren oğlu da birbirinden ayırmak mümkün değildir...”dedi

Başkan Hazinedar 16 Nisan’da yapılacak referandum için birlik ve beraberliği ön plana çıkartan bir mesaj yayınladı.

Hazinedar’ın mesajı şöyle;

 Cumhuriyet Halk Partisi’nin yüzde 77 ile seçilmiş bir belediye başkanı olarak sadece seçildiğim kentin ya da bana oy verenlerin değil herkesin belediye başkanı olmaya çalıştım. Doğruları takdir eden, savunan herkesin belediye başkanı, evinizin bir evladı olmanın sıcaklığıyla idarecilik ve siyaset yaptım.

Kişisel siyasi geçmişimiz ve İstanbul’un kalbi Beşiktaş gibi bir kentin belediye başkanlığını ifa ediyor olmamızın sorumluluğuyla göreve geldiğimiz ilk günden bu yana klasik yerel siyasetin ötesinde bir siyasi tavır ve pratik ortaya koyduk...

Hükümetin ve hükümet partisinin sahip olduğu İBB’nin yaptığı iyi icraatları takdir ederken, koltuk hesabı yapmadan, parti içi hesapları düşünmeden hareket eden bir anlayış içerisinde oldum. Attığım her adımda; “Allah’ın rızası, kentimizin ve onun insanlarının rızasındadır, milletimin rızasındadır” anlayışıyla hareket ettim. Ben helalliğimi partimden önce milletimden alacağım diyerek hizmet etmeye çalıştım.

Ancak bu anlayışımız Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasal kamplaşmanın bir yansıması olarak taraftarlık duyguları gelişmiş ve tahammülsüz çevrelerin beklentilerine cevap vermediğinden bizleri hep tartışmaların odağına çekmiştir. Bu siyaset anlayışım nedeniyle partimden ihraç tehdidi yaşadım, hakaretlere, siyasi saldırılara uğradım.

Tartışma konusu her ne olursa olsun, her olayı ya bendensin ya onlardan duygusunun teslim almaya çalıştığı bir siyaset ortamında, bu duygudan beslenen siyasetin bir parçası olmadan; ekseni millet, hedefi halka hizmet etmek ve onu yüceltmek olan bir anlayışla hareket ediyoruz. Amacımız; milletin vicdanının sesi olma gayretini bir an olsun terk etmeden yolumuza, yolculuğumuza devam etmektir...

Kutuplaşmanın had safhaya ulaştığı bir ortamda sorunun kaynağından bağımsız olarak her yönden gelen tehditlerden korkmadan söylemek gerekir ki Türkiye’nin ihtiyacı olan yegâne şey uzlaşma ve hoşgörü kültürüdür.

Referandum sürecine girerken topluma hâkim olan en önemli korkunun gelecek kaygısı olduğunu görüyoruz. Öncelikle ekonomik kriz beklentisi ve terör nedeniyle oluşan güvensizlik duygusunun hâkim olduğu insanımız bir de bölünme endişesi yaşıyor...

 

Refah ve huzur için öncelikle toplumsal barış sağlanmalıdır. Bunun yolu da öncelikle herkesin üzerinde mutabık kaldığı bir anayasadır. Ancak referandumda, anayasada yapılması öngörülen değişiklikler toplumsal barışı sağlayabilecek midir? İşte sorgulamamız gereken asıl mesele budur.

Bizim 30 yıldır sürdürdüğümüz, hizmeti esas alan, önce insan diyen, milletin değerlerini öne çıkaran özgürlükçü sosyal demokrat siyaset anlayışımıza göre bunun cevabının “Evet” olması mümkün değildir...

Bir hukukçu olarak özellikle vurgulamalıyım ki tüm yetkilerin “Tek Adam”da toplandığı, demokrasinin olmazsa olması Kuvvetler Ayrılığı prensibinin Kuvvetler Birliğine dönüştüğü, demokrasinin bütün emniyet supaplarının ortadan kaldırıldığı ya da tek elde toplandığı bir yönetim anlayışının adına demokrasi denmesi mümkün değildir...

Bu nedenle Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yeşerttiği Cumhuriyet değerlerinin sonsuza

dek yaşatılması, Parlamenter rejimin tüm kurumları ve gelenekleriyle sürdürülebilmesi için

16 Nisan Referandumunda oyladığımız şey birkaç anayasa maddesinin değişmesi değil demokratik sistemdir.

 

Bugün maalesef görülüyor ki siyasi iklim iktidar kaynaklı olarak daha fazla gerilecektir. Uyanık olmalı ve bu gerginlik tuzağına asla düşmemeliyiz. Saygılı, itidalli, sorumlu ve yapıcı cevaplar vermeli, ona göre tavır almalıyız. İtidalli ve saygılı olmak; korkmak ve çekinmek demek değildir. Çünkü İstiklal Marşımızın ilk kıtası; “Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; / Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak” şeklinde bize yaşam ve ülke felsefesini aşılamıştır.

 

Yine aynı şekilde Peygamber efendimiz (s.a.v) Medine’ye Hz. Ebubekir ile hicret ederken bir mağara sığındıklarında, Hz. Ebubekir’e “Lâ tahzen innallahe meânâ” yani “Üzülme Allah bizimle beraberdir” dememiş midir? Onun için biz de asla umutsuzluğa kapılmayacak, cesaretle doğruları söylemeye devam edeceğiz.

Şunu da çok net ifade etmeliyiz ki iktidar gücünü ellerinde bulunduranların iletişimin her imkânını kullanarak “Hayır” oyu verenleri bölücülükle, bölücü örgütlerin mensubu olmakla, en hafifinden onların yanında yer almakla, terörün değirmenine su taşımakla suçlamaları; bu ülkenin tarihine yaptıkları büyük bir kötülük olarak yazılacaktır.

Gerilen siyaset anlayışının, ayrıştırılan toplumun kimseye bir faydası yoktur. Toplumu kutuplaştırmanın, ayrıştırmanın, ötekileştirmenin, dışlamanın kimseye bir yararı olmayacaktır. Huzuru, refahı ve güveni arayan insanımızı referandum vesilesiyle bir kez daha germek, huzursuz etmek; birlik ve beraberliğimizi bozacak, toplumda onarılmaz yaralar açacaktır.

***

Başlangıçta kamuoyuna Başkanlık sistemi diye sunulan ancak milletimizin bu isimden ürkmesi nedeniyle Cumhurbaşkanlığına dönüştürülen anayasa değişiklikleri aslında evrensel hukuk prensiplerine tamamen aykırıdır.

Ama bunlar bir yana bir tek veri dahi tehlikeyi ifade etmeye yeter. Dünyanın demokrasi ile kalkınmış hiçbir ülkesi Başkanlık sistemini içermiyor.

 

Dünyanın en zengin 20 ülkesinin 19’u; Türkiye gibi parlamenter demokrasi ile yönetiliyor. Bunlar arasında İngiltere, Almanya, İtalya, İsveç ve Norveç gibi gelişmiş Batı ülkeleri bulunuyor... İlk 20 içerisinde sadece ABD bir araya gelmiş devletler topluluğu ve federatif bir yapıdır; başkanlık sistemiyle yönetilmektedir.

Ama altını çizerek söylemek gerekir ki Amerikan Başkanı dahi, 16 Nisan Referandumu ile Türkiye’nin Başkanına verilmesi düşünülen yetkilerin onda birine sahip değildir.

Tüm bu nedenlerle Cumhuriyet ve Demokrasinin olmazsa olmazı Parlamenter rejimin ve kuvvetler ayrılığının devamı için kesin bir dille “Hayır” diyoruz.

Ancak şunu da net olarak ifade etmeliyiz ki bu ülkenin yönetim anlayışı ne ilk kez sorgulanacaktır ne de son kez. Bu ülkede ne ilk kez referandum yapılıyor ne de son kez...

Sevginin, kardeşliğin, birlik ve beraberliğin yeşerdiği; Mevlanaların, Yunus Emrelerin, Hacı Bektaş Velilerin yetiştiği bu topraklarda bir ve beraber olmanın yolunu aramalıyız. “Bir Olmak, İri Olmak, Diri Olmak” varken insanları demokratik tercihleri sebebiyle düşman gibi görmek, vatan haini gibi göstermek bu ülkeye ve bu milletin tarihine ihanet etmektir.

16 Nisan, çıkan sonuç her ne olursa olsun bir milat olabilir ancak “Evet” diyen de “Hayır” diyen de yine bu topraklarda kardeşçe ve barış içinde yaşamaya devam edecek... Türkü Kürt’ten ayırma imkânı olmadığı gibi “Evet” oyu veren baba ile “Hayır” oyu veren oğlu da birbirinden ayırmak mümkün değildir...

Dolayısıyla hangi siyasal düşüncede olursa olsun, hangi dini inancı taşırsa taşısın, hangi etnik gruba mensup olursa olsun bu memleketin her yurttaşı tıpkı vatan toprakları kadar kutsal, değerli ve önemlidir.

Bu anlamda başta ülkenin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı olmak üzere bütün siyasi parti liderlerine, yöneticilerine büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Nasıl ki güçlü demokrasi için uzlaşma kültürünün kuvvetli olması gerekiyorsa, güçlü bir millet olmak için de birlik ve beraberlik ruhu canlı tutulmalıdır.

Hep söylediğimiz gibi Beşiktaş’tan İstanbul’a, İstanbul’dan Türkiye’ye aktarmak istediğimiz aktif saygı siyasetimiz bu minvalde şekillenmektedir. Bizler Mehmet Akif’in Asım’ıyla, Tevfik Fikret’in Haluk’unu bu kentte barıştırdığımız gibi tüm Türkiye’ye örnek ve öncü olmak istiyor ve bu doğrultuda siyaset üretme gayreti içerisinde oluyoruz...

16 Nisan Referandumunun ülkemize, milletimize barış ve huzur getirmesini; kardeşlik duygularını pekiştirmesini diliyor, tüm yurttaşlarımıza saygılar sunuyorum...