KILIÇDAROĞLU ORDU'DA KONUŞTU

TAKİP ET

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 'Evet' çıkarsa Türkiye sonu belirsiz bir maceranın içine girer. Nasıl? Libya'daki gibi, tek adam vardı. Romanya'daki gibi, Çavuşesku vardı. Suriye'deki gibi, Esat vardı. Saddam, Irak'taki gibi. Bu ülkelerin tamamı bölündü. Altını çiziyorum bu ülkelerin tamamı bölündü. Türkiye büyük bir riskle karşı karşıya kalır." dedi.

 

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ordu’da iş dünyası temsilcileriyle bir araya geldi.Kılıçdaroğlu konuşmasında şunları söyledi;

Değerli dostlarım, esnaf kuruluşlarının, sivil toplum örgütlerinin saygı değer başkanları, bir seçime gitmiyoruz, bir referandum yapıyoruz. Seçimde tercihimiz herhangi bir siyasi parti olabilir. A partisi, C partisi, E partisi, seçim bildirgesine bakarız, seçim programına bakarız, partinin programına bakarız. Dolayısıyla hangi partiyi iktidara layık görüyorsak gider oyumuzu kullanırız. Demokrasinin olmazsa olmaz kurallarından birisi budur. Ama 16 Nisan’da bir seçim yapmıyoruz, bir referandum yapıyoruz, bir anayasa değişikliğini oyluyoruz. Bu anayasa değişikliği sadece bizi değil, bizim çocuklarımızı ve torunlarımızı da ilgilendiren bir değişikliktir. Dolayısıyla anayasa değişikliği için referandumda oy kullanırken oturup düşünmemiz lazım. “Evet” Dersek ne olur, “Hayır” Dersek ne olur? “Evet” Demek mi daha doğrudur,  “Hayır” Demek mi daha doğrudur? “Evet” dediğimizde Türkiye’de neler olacak, “Hayır” dediğimizde Türkiye’de neler olacak? Dolayısıyla hepimizin düşünerek, danışarak, tartışarak, medeni insanlar gibi bir araya gelerek ve memleketin çıkarlarını düşünerek karar vermemiz lazım. Mesele bir seçim meselesi değil, mesele bir memleket meselesidir, mesele bir bayrak meselesidir, mesele bir vatan meselesidir, mesele bir birlikte yaşama meselesidir. O açıdan herkesin sorumluluğu var. Bu ülkede yaşayıp, referandumda oy kullanacak olan herkesin sorumluluğu var. Hiç kimse benim sorumluluğum yoktur diyemez, böyle bir lüksü de yoktur.

DEMOKRASİ Mİ, TEK ADAM REJİMİ Mİ?

Birinci kuralımız şu, biz demokrasiyi mi istiyoruz, tek adam rejimini mi istiyoruz? Demokrasiyi istiyorsak gideceğiz “Hayır” oyunu vereceğiz. Hayır demokrasiye gerek yok, tek adam rejimi bize yeter, tek adam düşünsün başka kimsenin düşünmesine gerek yoktur deniyorsa gidilecek “Evet” oyu kullanılacak. Bu kadar basit, bu kadar kolay bir tercih, “Evet” in “Hayır” ın birinci ilkesi budur. Demokrasi mi, tek adam rejimi mi buna karar vereceğiz. Demokrasi diyorsak benim gibi düşünmeyen insanlarında düşünme hakkı vardır, onlarında görüşlerini açıklama hakkı vardır deniyorsa bu demokrasidir. Ben de konuşurum başkası da konuşur, ben de derdimi anlatırım başkası da derdini anlatır. A siyasi partisi de olur, B siyasi partisi de olur. Kimsenin üzerinde baskı olmaz, herkes rahatlıkla düşüncelerini açıklamış olur. Tercih bu. Ana tercih, demokrasi tercihi. Bunu yapacak mıyız, yapmayacak mıyız?

Başka şu tercihi de hep beraber oturup düşünmemiz lazım, bir kişiye yetki verdik, bir kişi TBMM’yi feshedip seçimlere götürsün mü götürmesin mi, bu kadar basit bir soru. Diyeceksiniz ki biz Ordu’da yaşayanlar olarak gidiyoruz oy kullanıyoruz, Ordu’dan şu kadar milletvekili gönderiyoruz meclise, Ordu’nun çıkarlarını, Ordu’nun sorunlarını, Türkiye’nin çıkarlarını savunsunlar o görevlerini yapsınlar diyorsanız gideceksiniz “Hayır” oyunu kullanacaksınız. Hayır, biz seçtik gönderdik oraya, bir kişiye de yetki verdik istediği zaman meclisi feshetsin yeniden Ordu’da seçim yapalım, bizim tercihimizin bizim oylarımızın hiçbir önemi yok, bir kişi ne zaman istiyorsa meclisi fesheder, ne zaman istiyorsa seçim yapar diyorsanız gideceksiniz “Evet” Oyu kullanacaksınız. Bu kadar basit. Her madde üzerinde düşünmemiz lazım, 18 madde fazla da değil. Oyumuzu buna göre kullanmamız lazım, deniyorsa ki kıdem tazminatı-aramızda işçi sendikaları var mı bilmiyorum-kıdem tazminatı hiç önemli değil, bir kişinin yetkiyi veriyoruz istiyorsa kıdem tazminatını bir kararnameyle kaldırabilir deniyorsa, yetkisi olsun varsın kıdem tazminatını da kaldırsın deniyorsa gidilecek “Evet” oyu kullanılacak. Ya olur mu, memurun emeklilik hakkı var, işçinin de bari bir ikramiyesi olsun, kıdem tazminatı olsun deniyorsa, bunun güvencesi olsun deniyorsa gidecek oraya “Hayır” oyu kullanacak bu kadar basit.

Asgari ücret, asgari ücreti nasıl tespit ediyoruz? İşçi sendikaları var, işveren sendikaları var, devlet var bir araya geliyorlar, oturuyorlar hesap yapıyorlar asgari ücreti tespit ediyorlar. Bu düzen devam etsin asgari ücret yine uzlaşmayla belirlensin deniyorsa gidilecek ona “Hayır” oyu kullanacak. Hayır, asgari ücrette buna gerek yok, bir kişiye yetki verdik istiyorsa asgari ücreti dondursun, istiyorsa kaldırsın yetkisini veriyorsanız gidip “Evet” oyu vereceksiniz bu kadar basit. Bunun partilerle bir ilgisi yok, siyasi partilerle bir ilgisi yok. A partisi, B partisiyle bir ilgisi yok. Çünkü asgari ücretlerin tamamı bir partiden değil, her partiden asgari ücretli var. Oturup her asgari ücretli bunu düşünmek zorunda.

Devlette liyakat sistemi olsun mu olmasın mı ve liyakat sistemini kim belirlesin? Bugün mevcut yapıya göre devlette liyakat sistemini TBMM belirler. Devlet memurları kanunu, kanun var. Kim müsteşar olacak nitelikleri ne, kim genel müdür nitelikleri ne, hakim nitelikleri ne, savcı onların ayrı kanunu var nitelikleri ne? Bütün bunların hepsi var. Şef, şube müdürü neyse… TBMM genel kuralları belirler hükümette o kurallara uygun olarak atama yapar. Diyorsanız ki bu sistem doğrudur TBMM devletteki liyakat esasını belirlemeli, ortak akıl olmalı orada diyorsanız, gideceksiniz “Hayır” oyu kullanacaksınız. Hayır, hiç buna gerek yok bir kişiye yetki verdik, kim müsteşar olacak, kim genel müdür olacak, kim şube müdürü olacak, eğitim durumu ne olacak hiç bizim düşünmemize gerek yok. Bir kişi tek adam hepsine yetkili olsun diyorsanız gideceksiniz “Evet” oyu kullanacaksınız bu kadar basit. Tercih tamamen size ait.

BU ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ MEMLEKETİN HANGİ SORUNUNU ÇÖZÜYOR?

550 milletvekili bana göre fazla, normali 450’dir. Şimdi 600’ çıkarıyoruz. 550 milletvekili bize yetmiyor, 600 milletvekili olsun diyorsanız gideceksiniz “Evet” oyu kullanacaksınız. Olur mu efendim 600 milletvekili, 187 trilyon para ödeyeceğiz gerek var mı buna diyorsanız, gideceksiniz “Hayır” oyu kullanacaksınız. Bana sorarsanız, niye 600, niye 187 trilyon lira? Eğer bu parayı birisine vereceksen götür fındık üreticisine ver kardeşim. Fındık üreticisi burada ekiyor, biçiyor, alın teri döküyor. Evet, ekiyor biçiyor, gübreliyor, topluyor, alın teri döküyor buyurun fındığın fiyatına bakın. 187 trilyonu götüreceksin ek milletvekillerine vereceksin, fındık üreticisi yine perişan vaziyette, diyorsanız ki fındık üreticisi olarak ya zaten biz perişanlığa alıştık, açlığa da iyi alıştık dolayısıyla biz gidelim buna “Evet” oyu verelim diyorsanız kaderinizi kendiniz çizmiş olacaksınız. Hayır, 187 trilyon bizim cebimizden çıkmamalı, bu ülkede açlık var, yokluk var, sefalet var, ürün üretiyoruz dünya da bir numarayız karşılığını almıyoruz. Bu para bize verilmeli diyorsanız gideceksiniz “Hayır” oyu kullanacaksınız bu kadar basit. Hepimizin düşünme zamanı, dedim ya bunun A partisi, B partisiyle ilgisi yok. Fındık üreticilerinin tamamı A partisinden değil, tamamı B partisinden değil her partiden fındık üreticisi var. Ama fındık üreticilerinin ortak sorunu var. Fiyat, her partilinin ortak sorunu var. Şu soruyu da kendinize sorun, bu anayasa değişikliği memleketin hangi sorununu çözüyor? Bir Allah’ın kulu çıkıp desin ki, şu sorunu çözeceğiz. Fındık üreticisinin sorununu mu çözecek? Yok. Taşeron işçinin sorununu mu çözecek? Yok öyle bir şey. Devlet memurunun sorununu mu çözecek? Hayır, tam tersine devlet memurları güvencesiz hale gelecek. Kıdem tazminatını mı güvence altına alacak? Tam tersine kıdem tazminatını isterse bir kararnameyle kaldırabilecek. Muhtarların geleceğini mi güvence altına alacak? Hayır, bir kararnameyle muhtarlıkların tamamını kapatabilir. Peki, neyin sorununu çözecek?

CUMHURİYET KURULDUĞUNDAN BU YANA CUMHURBAŞKANLARI TARAFSIZ OLMUŞTUR

Efendim devlette çift başlılığı kaldıracağız. Çift başlılık yok ki, Cumhurbaşkanı var en tepede 80 milyonu temsil edecek. Altında Başbakan var devleti yöneten kişidir. Hesabını gider TBMM’ye verir. TBMM’den güvenoyu ister. Bir bakanın yolsuzluğu, usulsüzlüğü olduğunda TBMM’ye gensoru verilir, bakan gelir kendisini savunur. Bu sistemden tamamen vazgeçiyoruz. Neden? Başkan aynı zamanda partinin Genel Başkanı olacak. O zaman şu soruyu her Ordulu kardeşim kendisine soracak, ben tarafsız bir Başkan mı istiyorum, partizan bir Başkan mı istiyorum? Diyorsanız ki, efendim tarafsızlığa ne gerek var, bir partizan başkanımız olsun. Patinin de Genel Başkanı olsun, ben gidip ona oyumu vereceğim, gidip “Evet” oyu kullanacaksın. Hayır, bu olmaz, devletin başkanı 80 milyonu temsil etmek zorunda ve onun tarafsız olması lazım, Cumhuriyet kurulduğundan bu yana Cumhurbaşkanları tarafsız olmuştur, dolayısıyla biz tarihimize bağlıyız, geleneğimize bağlıyız, örfümüze, adetimize bağlıyız diyorsanız, gidip “Hayır” oyu kullanacaksınız yani başka ne kullanacaksınız? Bu kadar basit. Öyle elli dereden su getirip bilmem şöyle mi izah edeyim, böyle mi izah edeyim yok arkadaşlar bu kadar basit.

18 yaşında milletvekilliği, yapalım diyorlar. Diyorsanız ki olur 18 yaşında milletvekili olsun, ömür boyu askerden muaf olsun, iki yıl milletvekilliği yaptıktan sonra da milletvekilliği emeklilik aylığı hakkına kavuşsun diyorsanız gidip “Evet” oyu vereceksiniz. Bu kadar olmaz benim çocuğum El Bab’a gidiyor, benim çocuğum -40 derecede, -30 derecede PKK’yla mücadele ediyor. Onların bu Ankara’daki beylerin çocukları hem milletvekili olacak, hem askerlikten muaf olacak, hem milletvekili emeklilik aylığına hak kazanacak diyorsanız, bu haksızlıktır diyorsanız gideceksiniz “Hayır” oyu kullanacaksınız. Bunun izahı var mı? Bu kadar basit.

“EVET” ÇIKARSA, TÜRKİYE SONU BELİRSİZ BİR MACERANIN İÇİNE GİRER

Şimdi üzerimize saldırıyorlar. Efendim Kılıçdaroğlu doğruları söylemiyor. Hangisi doğru da hangi doğruyu söylemedik? Tek adam dedim, kendileri kabul ettiler. Evet, tek adamız biz dediler, hedefimiz bu. Muhtarlıkları kapatacaklar dedim, araya belediyeleri sıkıştırdılar. Belediyeleri kapatma yetkisi yok, muhtarlıkları kapatma yetkisi var. Belediyelerde böyle bir yetki yok. Yerel yönetimlerle ilgili yetki kullanamıyor. Ama devletin yapısı ve işleyişiyle ilgili kullanabiliyor. Şu kararı alabilir, Trabzon, Giresun, Ordu hepsini birleştirdim tek vilayet yaptım. Başına da şu genel valiyi tayin ettim. Bu yetkisi var. Bu yetki olsun diyorsanız, gideceksiniz “Evet” oyu kullanacaksınız. Böyle bir yetki olur mu, bu yetki meclisindir, mecliste ortak akıl vardır. Oturup düşünelim meclisler düşünsün, tartışsın diyorsanız o zaman “Hayır” oyu kullanacaksınız. Öyle elli dereden falan su getirmeye gerek yok.

Şimdi düşünme zamanı, 1924 anayasası görüşülürken Mustafa Kemal Atatürk’e meclisi fesih yetkisi verilmemiştir. Şimdi veriyoruz bir kişiye. Niye veriyoruz? Hani milli irade vardı? Milli irade nerede tecelli ediyor? TBMM’de. Şu soruyu sorabilirsiniz bana, ya arkadaş sen güzel konuşuyorsun da peki “Hayır” çıkarsa ne olur, “Evet” çıkarsa ne olur? Bir de bunu bize anlat diyebilirsiniz. “Evet” çıkarsa şu olur, Türkiye sonu belirsiz bir maceranın içine girer. Nasıl? Libya’daki gibi, tek adam vardı. Romanya’daki gibi, Çavuşesku vardı. Suriye’deki gibi, Esat vardı. Saddam, Irak’taki gibi. Bu ülkelerin tamamı bölündü. Altını çiziyorum bu ülkelerin tamamı bölündü. Türkiye büyük bir riskle karşı karşıya kalır. Karadeniz’in milliyetçiliğini biliyorum, vatanseverliğini de biliyorum, bayrağa bağlılığını da biliyorum. Ama Karadenizli oturup düşünmek zorundadır. Yurtseverlik zamanı gelmiştir, vatanseverlik zamanı gelmiştir.

SAKIN UNUTMAYIN, BOP’UN EŞ BAŞKANI KİMDİ?

Bizim Cumhuriyetimiz sokakta kurulmadı. Bizim Cumhuriyetimizi birileri bize ikram etmedi. Niye rejimi değiştiriyoruz? 141 yıllık parlamento geleneğimiz var. Diyorlar ki, tarihe bağlıyız, bağlı olun. Geleneğe bağlıyız, bağlı olun. Örfümüze, adetimize bağlıyız, bağlı olun. Nereden çıktı bu başkanlık sistemi, nereden çıktı tek adam rejimi, niye değiştiriyorsun rejimi, hangi şartlar bizi zorladı da rejimi değiştiriyor? Saddam’ı örnek verdim, Kaddafi’yi örnek verdim, Esad’ı örnek verdim, Çavuşesku’yu örnek verdim. Bütün bu ülkeler dağıldı ve bölündü. Ayrı ayrı cumhuriyetler kuruldu.

Şunu sakın unutmayın Büyük Orta Doğu Projesi kimdi, kimler kurmuştu, kimler önermişti, bunun eş başkanı kimdi? Türkiye bu sürecin içine neden ve nasıl sürükleniyor? Bunu kim akıl etti kim? Kim ikna etti? Kim Türkiye’yi böyle bir riskle karşı karşıya getirdi? Bunu düşünmek zorunda bütün Karadenizliler. Bir örnek vereceğim, 1 Mart Tezkeresi görüşülürken, Amerikan askerleri Türkiye üzerinden Irak’a gireceklerdi. 1 Mart Tezkeresi görüşülürken hükümeti ikna ettiler. Hükümet getirdi meclise, mecliste ret oyu çıktı. Biz savaş istemiyoruz dendi. Milli irade öyle tecelli etti. Şimdi bütün yetkileri bir kişiye veriyoruz, bir kişiyi ikna ettiğiniz zaman veya kandırdığınız zaman bu PKK da olur, FETÖ de olur kim olursa olsun, başka bir ülke de olur, bir kişiyi kandırdığınız zaman en geç 24 saat içinde ülkeyi ele geçiriyorsunuz. Niçin? Bütün müsteşarları, bütün valileri, bütün kaymakamları, bütün emniyet müdürlerini, bütün paşaları, bütün müftülerin tamamını 24 saat içinde değiştirebilirsiniz bir kararnameyle. Böyle bir riske Türkiye katlanır mı? Karadeniz’in yiğit insanlarına sesleniyorum, Karadeniz’in milliyetçi insanlarına sesleniyorum, bir partinin liderini sevebilirsiniz, bir partiye oy verebilirsiniz, bir başka partinin liderini sevebilirsiniz, bir başka partiye oy verebilirsiniz ama bugün Türkiye günüdür, bayrak günüdür, vatan günüdür bugün. Anayasayı belirliyoruz. Bir seçim yapmıyoruz. Hepimizin düşünmesi lazım, öyle bağırmak, çağırmak, slogan atmak bunlar bu süreçte doğru değildir. Bu süreçte bunların yeri yoktur. Bu süreçte aklımızı kullanacağız. Bu anayasa değişikliğiyle bize deniyor ki, sizin akıl kullanmanıza gerek yok. Bir kişi var o düşünecek ve o karar verecek. Akıl akıldan üstündür diyorlardı değil mi? Beşer şaşar diyorlar değil mi? Peki, nasıl olacak bu? Babam bana bunu öğretti, sizin babanızda öğretmiştir, onun da babası öğretmiştir. Oğlum akıl akıldan üstündür, git birisine danış, otur, istişare yapın, konuşun diye. Bu bizim inancımızda da vardır. Bunları bırakacağız bir tarafa bir kişi kararı verecek hepimiz ona uyacağız. Doğru değil. Düşüneceğiz ve kararımızı ona göre vereceğiz.

Bizim deniyor ki, çift başlılığı kaldırdık. Çift başlılık gelecek, başkan hem partinin Genel Başkanı olacak aynı zamanda Başkan olacak. Şu soruyu da kendinize sorun, bir partinin Genel Başkanı hakim tayin etsin mi, etmesin mi? Savcı tayin etsin mi, etmesin mi? Bir partinin Genel Başkanı hakim de tayin etsin, savcı da tayin etsin önemli değil, bizim partili bunlar diyorsa gideceksiniz, kabul ediyorsanız “Evet” oyu kullanacaksınız. Yargı bağımsızlığı var olmaz, bu hakim adalete siyaset girmemeli diyorsanız gideceksiniz “Hayır” oyu kullanacaksınız. Bu kadar basit.

“HAYIR”IN HAYIRLI TARAFI, “EVET”İN VEBALİ VAR

“Hayır” oyu çıkarsa ne olur? “Hayır” oyu çıkarsa şu olur değerli arkadaşlarım, 1. Bu millet yani Türk milleti biz demokrasiye bağlıyız söylemini tescillemiş olur. 2. Cumhurbaşkanını biz seçtik, görevinde 2019’a kadar kalacak mesajı verir. 3. Sayın Başbakan seçilmiştir, gelmiştir oraya Sayın Başbakan’da görevinin başındadır onu yapacaktır. Muhalefet partilerinin Genel Başkanları onlar da seçilmişleridir, onlar da parlamentoda görevlerini yapacaklardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, biz seçtik, 550 milletvekili görev yapıyor. Hiç kimseye meclisi fesih yetkisi vermedik, vermiyoruz da, benim oyumu bir başka kişi ben bu oyu yok sayıyorum demeyecek, herkes yerinde olacak. Başka şu mesajı verecektir, bizim dünya kadar sorunumuz var, fındık üreticisinin de sorunu var, çiftçinin de sorunu var, şeker pancarı üreticisinin de sorunu var, herkesin bir derdi var, esnafın var, sanatkarın var, herkesin derdi var. Kardeşim bunlarla uğraşmayı bir tarafa bırakın yani anayasa, başkan şu, bu vesaire… Bu memleketin sorununu çözün kardeşim, biz sizi 550 kişiyi seçtik Ankara’ya gönderdik vatandaşın derdini çözün. Bu mesajı vereceksiniz. “Hayır” ın hayırlı tarafı vardır, “Evet” in de vebali vardır.

“HAYIR”LA VATANDAŞ DEMOKRASİYE SAHİP ÇIKACAK

Bakın bir daha söylüyorum, “Hayır” ın bu memleket için hayırlı tarafı vardır. 141 yıllık parlamento geleneğine sahip çıkaktır, demokrasiye sahip çıkacaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisine sahip çıkacaktır, yani Gazi Meclise sahip çıkacaktır, yani Milli Kurtuluş Savaşını yöneten meclise sahip çıkacaktır, yani 15 Temmuz darbe girişiminde sabaha kadar çalışıp darbeyi püskürten meclise sahip çıkacaktır. “Hayır” bu kadar önemlidir ve her biriniz torunlarınıza gidip şunu rahatlıkla söyleyeceksiniz, bu ülkede demokrasiyi askıya almak istediler biz “Hayır” oyu kullandık ve demokrasiyi savunduk. Bunu diyeceksiniz, bu olumlu bir görev, olumlu bir duruş bu. “Evet” in vebali var, demokrasiyi askıya alacağız. İstediği zaman meclis feshedilecek, efendim fesih değil yeniden seçim. Yeniden seçime gitmek için önce feshedeceksiniz değil mi? Yani sizin yetkiniz bitti diyeceksiniz. Bir gerekçe var mı?  Hayır hiçbir gerekçe yok. Bunlar doğru değil.

Son sözlerim, benim bir sorumluluğum var. Ben sorumluluğumu her aşamada yerine getirmeye çalışıyorum. Gün 24 saatse, 24 saat çalışmaya çalışıyorum, anlatmaya çalışıyorum. Bakın burada hiçbir zaman bizim partinin bayrağını görmüyorsunuz. Çünkü bu bir parti meselesi değil ki, parti meselesi değil. Seçim olsa koyarız bayraklarımızı gelin bize oy verin deriz. Ne söyledik, camiye siyaset girmesin, adliyeye siyaset girmesin, kışlaya siyaset girmesin. Ne demek camiye siyaset girmesin? Her görüşten insan camiye gider, ibadetini yapar. Siyaset girerse ne olur? Camide cemaat bölünür. Kışlaya siyaset girmesin. Hepimiz çocuklarımızı göndermiyor muyuz askere? Gidiyorlar. Bizim partilinin oğlu askere gitmesin, diğeri askere gitsin olur mu? Olmaz. Siyaset girmeyecek. Adliyeye siyaset girmesin. Benim de davam var, sizin de davanız var, bir başka partilinin de davası var. Hakim siyasi kimlikle ortaya çıkarsa adalet dağıtamaz. Böyle bakmamız lazım.

“EVET” ÇIKARSA İLK YAPACAKLARI İŞ 3 MİLYON SURİYELİYE VATANDAŞLIK VERMEK

Bu anayasa değişikliği başka ne getirecek? Bir şey daha, emin olun “Evet” oyu çıktıktan sonra ilk yapacakları iş 3 milyon Suriyeliye de vatandaşlık vermek. Evet, söylediler bunu, Suriyelilere vatandaşlık vereceğiz diyor, referandumu bekliyoruz diyor. “Hayır” çıkarsa veremeyecekler, “Evet” çıkarsa 3 milyon Suriyelide götürüp vatandaşlığını verecekler. Bunu da siz diyorsanız ki 3 milyon Suriyeliye versinler vatandaşlığını, benim çocuğum varsın işsiz olsun ne olacak yani? Esnafım kazanmıyor, öbürü hem kazanıyor hem de vergi vermiyor diyorsanız bir mesele yok. Tercih yine sizin tercihiniz. Bu kadar açık bu kadar net söylüyorum.

Türkiye bir maceranın içine sokulmamalı. Büyük bir ülkedir Türkiye, saygın bir ülkedir Türkiye, saygınlığı ve büyüklüğü hukukun üstünlüğünden gelir ve demokrasisinden gelir. Demokrasisi gelişmiş tek İslam ülkesi Türkiye’dir. Cumhuriyet kurulurken hiçbir İslam ülkesinde Cumhuriyet yoktu. Bütün İslam dünyası bizi örnek aldı onlar da Cumhuriyet kurdular. Şimdi biz geriye gidiyoruz Cumhuriyetimizi yok etmeye. Niye yok ediyoruz ki? Görüşümüz farklı olabilir, kimliklerimiz farklı olabilir, farklı bölgelerde yaşayabiliriz, farklı inançlarımız olabilir Türkiye zengin bir ülkedir. İmparatorluktan devralınan bir miras vardır. Ama biz bir arada barış içinde, huzur içinde yaşamak istiyoruz. Bu iradeyi ortaya koyacağız. “Hayır” ın bu kadar önemli bir yanı vardır. Dolayısıyla benim sorumluluğum var, tek tek her birinizin sorumluluğu var. Gidip bunu anlatacaksınız. Bunun partilerle martilerle ilgisi yoktur. Anayasa bir partinin anayasası değildir çünkü adı üstünde, anayasa hepimizi bağlayacak. O nedenle birlikte oturacağız, düşüneceğiz, karar vereceğiz ve oyumuzu gidip orada kullanacağız.

Arkadaşlar anons ediyorlar söylüyorlar, fındığın rengi de kahverengi, “Hayır” rengi de kahverengi, toprak rengi de kahverengi doğrudur her şey. Ama biz birlikte yaşama irademizi, bayrak sevgimizi, vatan sevgimizi demokrasiyle taçlandırdığımız zaman dünyada saygınlığımız artar. Bize düşen görev budur, demokrasimizi savunacağız. Herkesin karnı demokrasilerle doyar. En gelişmiş 20 ülkeye bakın Amerika hariç tamamı parlamenter sistemle yönetiliyor. En alttaki 20 ülkeye bakın, en fakir 20 ülke tamam başkanlık sistemiyle yönetiliyor. Bir kişi her şeye hakim. Ceplerini dolduruyor, servet gani, vatandaş fakr-u zaruret içinde buyurun, hayatın gerçeği, dünyanın gerçeği. Biz büyümek istiyoruz, saygın bir ülke olmak istiyoruz, demokrasimizi güçlendirmek istiyoruz ve bunun için yola çıktık, bunun mücadelesini yapıyoruz. Hepinize görev düşüyor.