Psikolog Şeyma Yanık yazdı: Şaka değil zorbalık

TAKİP ET

Son dönemlerde sıkça karşımıza çıkan bir terim olan “akran zorbalığı” bir çocuğun benzer yaş grubundaki başka bir çocuğa sözel ya da fiziksel şiddetine denilmektedir. Evet, böyle açıklayınca her şey kolaymış görünse de mevzubahis çocuklar olunca durum hiç de öyle olmuyor. Tespit edilmesi zor olan akran zorbalığında mağdur çocuk, bu durumların artacağı ya da dalga geçileceğinden korktuğu için ebeveynine ya da öğretmenlerine bu durumdan bahsetmeyebilir. Zorbalık yapan çocuk ise olayları yanlış anlatabilir ya da yalanlayabilir. Zorbalık yapan çocuk, karşısındakini kimi zaman fiziksel kimi zaman duygusal yönden zayıf görür. Baskı yapmayı ya da acı çektirmeyi amaçlar. Bu durum her zaman fiziksel ya da duygusal olarak karşımıza çıkmaz. Çocukların birbirlerine uyguladıkları cinsel şiddet de akran zorbalığının bir şeklidir.
Küçümseyen söylemler, dalga geçmeler, arkadan yapılan dedikodular, eşyalarına el koyma, parasını alma ya da kendisine yiyecek aldırma, ödevlerini yaptırma, oyunlara almama zorba tutumların sözel göstergeleridir. Herkesin göreceği ya da gizli yerlerde uygulanan fiziksel güç, düşürme, sıkça cinsel söylemlerde bulunma, dokunma da zorba tutumların göstergesidir. Bu duruma açıklama olarak “Şaka yaptık.” cümlesi zorbalık yapan çocukların sıkça kullandığı bir savunmadır. Akranları tarafından zorba davranışlara maruz kalan çocuk kendini yalnız, çaresiz, mutsuz, öfkeli, davranışlardan bezmiş şekilde hissedebilir. Yapılan çalışmalar, her 3 çocuktan 1’inin hayatlarının bir döneminde akran zorbalığına maruz kaldığını, çocukların %10-14 civarının ise 6 ayı aşan kronik akran zorbalığına maruz kaldığını işaret ediyor. Akran zorbalığına maruz kalan çocuklarda baş ağrısı, mide ağrısı gibi fiziksel belirtilerde; intihar düşüncesi gibi ruhsal belirtilerde artış olduğu görülmekte. Zorbalığı yapan çocuklarda da davranış bozukluğu, dürtü kontrol bozukluğu gibi tedavi edilmesi gereken bir durumun olup olmadığına belirlemek gerekir. Akran zorbalığının tespit edilmesindeki en önemli kısım konuşmaktır. Çocuğunuzla konuştuğunda zorbalığa maruz kalıp kalmadığına dair ipuçları yakalayabilirsiniz. Eve geldiğinde sıklıkla arkadaşının onu düşürdüğünden, oyuncağını vermediğinden bahsediyorsa “çocuktur” deyip geçmemelisiniz.
Peki, bu akran zorbalığı nasıl tedavi edilmelidir? Bu konudaki en büyük yanlış, zorbalığın okul içinde halledilmeye çalışılmasıdır. Bu konu mutlaka zorbalığı yapan ve zorbalığa maruz kalan çocukların ebeveyniyle paylaşılmalıdır. Çocuklar çevrelerinde ve özellikle ailelerinde gördükleri davranış ve tutumları kendi hayatlarına uygulama konusunda pratikte başarılı; ancak teoride zayıflardır. Bu yüzden evde şiddet içerikli hareketlerin, dalga geçmelerin, küçümsenmelerin, ağır eleştirilerin görülmesi zorbalığı yapan çocukların kendi arkadaşlarına böyle davranmasına neden olabilir. Akran zorbalığının en önemli tedavi yöntemi, yetişkinlerin kendi davranışlarını gözden geçirmesi olacaktır. Bunun haricinde izlenen televizyon programları, dijital ortamlarda yer alan videolar ve oynanan bilgisayar oyunları da bu durumların tetikleyicisi konumundadır. Zorbalığa maruz kalan çocuğun psikolojik değerlendirmesinin yapılmasının önemli olduğu gibi zorbalığı yapan çocuğun psikolojik muayeneden geçmesi de önemli bir durumdur. Bu durumun altında düşük özgüven, kaygı bozukluğu ya da depresyon olup olmadığı değerlendirilmelidir. Akran zorbalığını meşru görmek, “mağdur hak etmiştir” gibi düşünmek, bir seferlik bir durum olarak değerlendirmek ve gülüp geçmek gibi davranışlar sergilenmemelidir.
Çocuklar dünümüz, bugünümüz ve yarınımızdır. Daha güzel yarınlar için, sağlıklı yetişkinler için
“Zorba olma kanka ol.”