ZİRAAT ODALARI'NDA 10 YILDA NE DEĞİŞTİ

TAKİP ET

Fındıkta  büyük düşüş yaşanırken Ziraat Odaları’nın gerekli tepkiyi vermemesi tartışma yaratıyor. 2006 yılında fındık için meydanları dolduran Ziraat Odaları Yöneticileri şimdi köşelerine çekilip yaşananları izliyor.

10 yıl önce ne yaşanmıştı. Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin internet sayfasında  2006 yılında yapılan Ordu Fındık Mitingi ile ilgili haber şöyle:

Sivil Toplum Örgütleri öncülüğünde düzenlenen ve 100 bin kişinin katıldığı fındık mitingi, 30 Temmuz 2006 tarihinde Ordu Cumhuriyet Meydanı'nda gerçekleşti. Mitinge Ziraat Odaları, Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Borsaları, Esnaf Odaları ve Muhtarlar Derneği de destek verdi. Türkiye'nin dört bir yanından gelen, Cumhuriyet Meydanı'ndan yollara ve kaldırımlara taşan çiftçilere hitap eden TZOB Genel Başkanı Şemsi BAYRAKTAR, çiftçinin sesi oldu.

Mitingde konuşan TZOB Genel Başkanı BAYRAKTAR, miting için meydanları dolduran çiftçilerin siyaset yapmak için değil, hak ve menfaatlerini korumak için meydanlara çıktıklarını belirterek, “Niçin bu meydanlardayız? Çünkü fındık, milli ve stratejik ürünümüz. Fındık üreticilerimiz ve Türk tarımı üzerine büyük oyunlar oynandığı için bu meydanlardayız. Bu oyunu oynayanları, oynadıkları sahneden indirmek için bu meydanlardayız. Karadeniz'de fındık yerlerde süründüğü için bu meydanlardayız. Karadeniz'de tencerede aş değil, taş kaynadığı için bu meydanlardayız” dedi.

Geçen yıl Manisa'da yapılan mitingde çiftçinin sesinin iyi duyulmadığını belirten BAYRAKTAR, çiftçinin içinde bulunduğu durumu şöyle anlattı: “Karadeniz'de fındık para etmiyor. Akdeniz'de narenciye para etmiyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da et, süt, hububat para etmiyor. Ege'de meyve para etmiyor, pamuk para etmiyor, mısır para etmiyor. Marmara ve İç Anadolu'da pancar para etmiyor. Ancak girdi fiyatları hızla yükseliyor. Bu çiftçi tüm bunların sonucu olarak son 25 yılın en büyük göçünü yaşıyor. Bir yılda 1 milyon insan şehirlere göç etmiştir.

Yeni hasat dönemine giriliyor. Üreticinin önemli bir bölümü geçen yılın fındık bedelini hâlâ alamadı. Maliyeti 3,5 YTL olan fındığın fiyatı 2 YTL'nin (2 milyon TL) altına düştü. Fındık fiyatları yerlerde sürünüyor. Bakın sizlere 30 yıl öncesinin rakamlarını vereyim: 30 yıl önce fındık 14 lira iken mazot 2,5 liraydı. Buna göre 1 kilo fındık ile 5,5 litre mazot alınabiliyordu, bugün 1 litre alınamıyor. Gübrede de durum aynıdır. 1 kg fındıkla o dönemde 10 kg gübre (Amonyon nitrat) alınabilirken bu gün 6 kg'a düşmüştür. Bunun sorumluları kimdir? Fındık fiyatlarına baktığımızda 2003 yılına kadar enflasyonun altında bir fiyat artışı olmuştur. Bu dönemde üretici hariç kimsenin sesi çıkmamıştır. 2003 yılından sonra fiyatlar enflasyonun üzerine çıktığın da, bazı kesimler seslerini yükseltmeye başladılar. 'Fındığa sahip çıkıyoruz' diyerek fındık fiyatlarını aşağı çekmeye çalıştılar. Bu insanlar fındık dostu mudur? Bu insanlar ülke dostu mudur? Bu, çiftçi ve ülke düşmanlarını bu meydanlardan protesto ediyoruz. Fındıkta bu yıl görülen fiyat düşüşü Cumhuriyet tarihinde görülmedi. Fındık fiyatı İkinci Dünya Savaşı sırasında bile 40 Kuruştan 25 Kuruşa düşmüştü.

Fındığa vurulan darbe, Karadeniz'e, ülkeye vurulan darbedir. Bu darbe, vatanseverlikle bağdaşmaz. Ülkesinin birlik ve beraberliğine son derece bağlı olan Karadeniz insanının birlik ve beraberlik duyguları zayıflatılmaya mı çalışılıyor? Bu bölgedeki fındık üreticisini perişan ederek, bölge insanı başka zeminlere kaydırılmak mı isteniyor? Boşuna uğraşmasınlar, Karadenizli hemşerilerimiz kanlarının son damlasına kadar ülkeyi bölmek isteyenlerle mücadele edecektir.

Karadeniz fındık, fındık Karadeniz demektir. Fındıkla sorumsuzca oynamak, 8 milyonun refahı ve ümitleri ile oynamak demektir. Üreticiyi ezme pahasına yüksek kazanç ve kar peşinde koşanları protesto ediyoruz. Fındık fiyatlarının düşmesi kimseye bir şey kazandırmamakta, sadece fındık üreticisinin, ülkemizin zarar görmesine sebep olmaktadır.

Fındığın mevcut durumu terkedilmişliğin en yıkıcı örneği haline gelmiştir. Bunun bazı menfaat çevreleri ile Avrupalı fındık ithalatçılarından başka kimseye faydası yoktur. Bu durum düzelmezse, fındığın bu yıl toplanması da mümkün olmaz. Çünkü fındığın sadece toplama maliyeti 1 YTL (1 milyon lira) dir.

 

Hükümet, mevcut sorun için, 'bizi ilgilendirmez' diyor. Sorun, sadece Fiskobirlik meselesi değildir. Tüm fındık üreticilerini, 500 bin üreticiyi, fındıktan geçimini sağlayan 8 milyon insanımızı ilgilendiriyor. Hatta alışveriş yapamadığı için zor durumdaki Karadeniz esnafımız, kepenk kapatıyor. Fındık sorunu ülkesel bir sorundur ve tüm ülkemizi ilgilendiriyor. Fiskobirliğe karşı sorumluluk duyulmuyorsa bile, devletin fındık üreticilerimiz ve fındıktan geçinen bu insanlara karşı sorumluluğu vardır.”

Konuşması sık sık alkışlarla kesilen TZOB Genel Başkanı BAYRAKTAR, fındığın çok önemli bir ürün olduğunu vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Fındık Türkiye'nin petrolüdür. Sanayi ürünlerinin çoğundan farklı olarak, ithal girdisi olmadan yılda net 2 milyar dolar döviz sağlamaktadır. Karadeniz insanını yerinde tutan, erozyonu önleyen, istihdam yaratan, nakliye sektörüne katkıda bulunan, Karadeniz'in ve ülkemizin en önemli ürünüdür. Bunu görmezlikten gelenler gaflet uykusundadırlar.

Bu memlekete yazıktır. Dünya fındık fiyatlarını biz belirlememiz gerekirken, şu an fındık fiyatları yerlerde sürünüyor. Fındığı ve fındık üreticisini bu hale getirenler utansın. Türkiye, dünya fındık üretim ve ihracatının %75-80'ini sağlıyor. O kadar önemli ki dış ticaret açığı ülkenin en önemli sorunu iken, bu ürün tek başına ithalata dayanmadan 2 milyar dolar net ihracat geliri getiren bir duruma gelmiş. Fındık Karadeniz ekonomisinin temeli, fındık geliri yoksa Karadeniz'de hayat adeta durur. Esnaf da bugün niye fındık üreticisinin sorunuyla ilgileniyor? Çünkü alışveriş yapamıyor, alacağını tahsil edemiyor. Fiskobirlik'ten fındık bedelini alamayan üretici borçlarını ödeyemiyor, bu durum tabii ki esnafı da etkiliyor.

Fındıkta yeni hasat dönemine giriliyor. Sorun çözülmez ise daha büyük boyutlar kazanacaktır. Fiskobirlik sorunu da acilen çözüme kavuşturulmalı, iyi bir rekolte beklenen bu yılı da arz fazlası sorunu yaşanmaması için bir stok müessesesi belirlenerek, şimdiden önlem alınmalıdır. Fiyatlar 2 YTL'nin altına düşmüş bulunmaktadır. Yapılacak düzenleme ile 2006 ürünü maliyeti olan 3,5 YTL dikkate alınarak, fındık üreticisini koruyacak ve memnun edecek istikrarlı bir fiyatla fındığın pazarlanması sağlanmalıdır. Fındıktaki kavga sona ermelidir. Avrupa'ya ucuz fındık yedirmek isteyen lobiler de akıllarını başlarına almalıdırlar.

Ülkemizde 7-8 milyon insanı ilgilendiren ve ülkemize 2 milyar dolar döviz sağlama durumuna gelen bu ürün ve üreticiler korunmalı, desteklenmelidir. Hükümetin fındık konusu ile ilgili olumlu bir açıklama yapması halinde, fındık ihracat fiyatı 10 dolara, kabuklu fındık fiyatları ise iç piyasada 6 YTL'ye çıkacaktır. Hükümet sadece Avrupalı ithalatçıların temsilcilerini değil, ülkesini seven uzmanlarını, üreticileri, onların temsilcisi olan Ziraat Odalarını ve TZOB'u dinlemelidir.

Birkaç hafta sonra açılacak olan fındık piyasasını olumlu yöne çevirmek hükümetin elindedir.

Fındığın konuşulduğu toplantılarda fındığın kurtuluşu lisanslı depoculuğa bağlanmıştır. Fındığın sorunlarını, sadece lisanslı depoculuğun çözemeyeceğini hükümet bilmelidir.

Hükümetin fındığa sahip çıkmasından başka bir çare yoktur. Fındık sorununun çözümü devletin işidir. Sahaya yeni aktörler çıkarmanın sorunu çözemeyeceğini herkes kabullenmelidir. Bu kurumlar iyi niyetli olarak bir şeyler yapmak istiyorlar. Ancak bu sorunun, bu ürünü en iyi bilen üreticinin de içinde olacağı bir sistemle çözülebileceğini hükümet unutmamalıdır. Aksi takdirde bu, Türkiye'nin uluslararası sorunlarının, Türkiye'nin bulunmadığı platformlarda çözülmesine benzer ki bu kabul edilemez. Türkiye'nin sorunları, Türkiye'nin içinde bulunmadığı platformlarda nasıl çözülemiyorsa, fındığın sorunları da fındık üreticisinin içinde yer almadığı platformlarda çözülemez. Hükümet bu soruna sahip çıkacağını açıklarsa, fındık fiyatları istikrar bulur. Fındığa sahip çıktığını gösteren açıklamayı hükümetten bekliyoruz.

Öncelikle Fiskobirlik sorunu çözülmelidir. Fiskobirlik kendi sorununu kendi imkânlarıyla çözmeye çalışmalıdır. Ancak bu mümkün olmazsa, Birliğin tekrar Yeniden Yapılandırma Programı kapsamına alınması ve DEFİF kredisi kullanmasına imkân verilmesi için çalışılmalıdır. Bundan sonra iç ve dış piyasada istikrarı sağlamak üzere, bir stok müessesesi oluşturulmalıdır. Arz fazlası oluşan yıllarda bu sorun bu kuruluş kanalıyla çözülmelidir. Bu konuda Fiskobirlik ve lisanslı depoların kullanımı da düşünülebilir. Arz fazlası ürünün piyasadan çekilmesi fiyat istikrarı sağladığı gibi, rekolte düşüklüğü olan yıllarda bu stokun kullanılması da yararlı olacaktır. Hükümet suçlama yeri değil, çözüm yeridir. Bu sorun hükümet-çiftçi-tüccar işbirliği ile çözülebilir. Fındığa alivrecilerin gözüyle bakılmamalıdır.

Bu önlemler yanında; Fındık Tanıtım Grubu alternatif dış pazarlar bulmalı, iç talebi artırmanın yollarını araştırmalıdır.”

BAYRAKTAR, TÜİK rakamlarına göre son bir yılda 1 milyon kişinin tarımı terk ettiğini ve bu durumun ne Türkiye'de ne de diğer ülkelerde görülmemiş bir durum olduğunu belirterek, “İnsanlar tarımdan niçin kaçıyor? Bunun çok basit bir cevabı var: Tarım bu insanları geçindiremez hale gelmiştir. İşte fındığın durumu. Diğer tarım ürünlerinin durumu da bundan farklı mı? Çoğu ürünlerimiz zararına satılıyor. Buna karşılık maliyetler, çiftçilerimizin kullandığı gübre, mazot, ilaç, tohumluk fiyatları, işçilik ücretleri hızla artıyor. Bu yoksulluk demektir; bu fakirleşme demektir.

Bunun doğal sonucu olarak bu insanlar sanayi ve hizmetler sektörüne değil, varoşlara kaçıyor. Bu da Türkiye'nin huzur ve güvenliğini bozuyor. İşte TÜİK'in yaptığı başka bir açıklama da bizi teyit ediyor: 2002-2004 döneminde kırsal kesimdeki yoksul sayısı 9.4 milyondan 10.8 milyona çıkmıştır. Bu dönemde kırsal kesimde yoksulluk oranı da artarak %34’den %40’a ulaşmıştır. Aynı dönemde kırsal alanda tarımda istihdam edilenler arasında yoksulluk oranı ise %36,7 den %42,3’e yükselmiştir. Tarım kesiminde çözülme bugüne kadar görülmemiş bir hızla devam ediyor. Bu insanlar şehirlere işsiz olarak akıyor. Bu yüzden, en önemli sorunlarımızın başında yer alan işsizlik de azalmıyor” dedi.

2005 yılında tarımsal ürün fiyatlarının, genel olarak maliyetlerin ve girdi fiyatlarının gerisinde kaldığını ve üretici gelirlerinin önemli ölçüde azaldığını belirten BAYRAKTAR, “Birliğimizce 19 ürün bazında 2005 fiyat değişimleri incelendiğinde 2005 yılı ürün fiyatlarının bir önceki yıla oranla ortalama %25 gerilediği görülmüştür. 2005 yılında ürün fiyatları bu şekilde gerilerken, tarımsal üretimde yoğun olarak kullanılan girdilerde fiyatlar ortalama %16 artmıştır. Girdiler arasında en fazla artış, özellikle tarla ürünlerinin üretiminde, maliyet kalemlerinde arasında önemli payı olan motorinde gerçekleşmiştir. Girdi maliyetlerini düşürücü destekleme politikalarına daha fazla ağırlık verilmelidir.

Bizim hükümetimiz de ne tarımın, ne fındığın sorunlarına ilgisiz kalamaz. Türkiye 2006 yılında tarımı desteklemek için Gayri Safi Milli Hâsıla'sının binde 7'si kadar bir kaynak ayırmıştır. Hâlbuki çıkarılan Tarım Kanunu'na göre bu oranın asgari %1 olması gerekir.

Tarıma ayrılacak bu kaynak, 24 milyonu desteklemek için kullanılacaktır. Üstelik sektör, ülkenin en yoksul kesimini barındırmaktadır. Türkiye, ayırdığı bu kaynaklarla tarımına ihtiyacı olan desteği veremez ve yapısal sorunlarını çözerek tarımını daha rekabetçi bir sektör haline getiremez. Bu nedenle, tarım sektörüne daha fazla kaynak ayrılması ve bu konuda daha cesur adımlar atılmasının artık zorunlu hale geldiğini Türkiye'yi idare edenlerin de bilmesi, görmesi gerekir” dedi.

BAYRAKTAR tarımın sorunlarla yüklü olduğunu belirterek, “Biliyorsunuz hububatta, mısırda, tütünde ve pirinçte de sorunlarımız var. Ama sorunlar çözümsüz değildir. Yeter ki bu yönde güçlü bir irade ortaya konulabilsin. Hükümet, bu sektöre daha fazla odaklanmalıdır. Bizimle, daha çok çalışmalıdır. Tarımla ilgili başka muhataplar aramaya gerek yoktur. Fındık sorunu, fındık üreticileriyle, üretici temsilcileriyle görüşülerek çözülebilir. Tarımın sorunlarına beraberce çözüm bulmalı ve bu sektörü potansiyeline uygun bir gelişme sürecine sokmalıyız. Tarımda gelişme olmadan, çiftçi kalkınmadan Türkiye kalkınamaz. Eğer girilecekse, AB'ye de girilemez” dedi.

TZOB Yönetim Kurulu Üyesi Necat AVCI, “Allah'ın verdiği altın değerindeki mahsulümüzü, yok pahasına elimizden alıp, yabancı tekellere peşkeş çekmeye çalışanların sahneledikleri çirkin oyunlara dur demek için buradayız” diyerek, “Biz bu ülkenin gelişmesinde, kalkınmasında, sanayileşmesinde, büyümesinde hisse ve pay sahibiyiz. Biz, milletimizin birlik ve beraberliğine, vatanın bölünmez bütünlüğüne, bayrağın kutsallığına uzanan kirli elleri kırmak için yemin edenlerdeniz. Biz, erozyona karşı, vatan toprağını namus bilip bekleyenlerdeniz. Biz bu dağların, bu yaylaların, bu tepelerin, bu ormanların yani bu vatanın bekçisi, fındık ağaçlarının yanık türküsüyüz. Biz Karadeniz'iz, biz Türkiye'yiz. Biz, hiçbir ithal girdisi olamadan, teşvik edilmeden, ürettiğimiz fındığı satarak sadece ve sadece bu sene iki milyar dolara yakın döviz girdisi sağlayanlardanız. Biz, dünyada fındık üretimi ve ihracatının %75'ini tek başına yapanlardanız. Biz, çağdaş dünyanın 50 senedir uyguladığı üretim planlamasını yapamayan akıl ve bilim fukarası zerzevatın faturasını ödeyenlerdeniz. Biz, büyük ekonomik ve zirai destekler alan, fert başına geliri 30 bin dolara çıkmış batı dünyasının üreticileri ile rekabete zorlanan, milli gelirden aldığı payı bin doların altına inmiş, elindekiler de alınmak isteyenlerdeniz. Eğer siz üretici birliklerini yıkar ve fiyat desteklerini kaldırır, yerine ithalatçı tekelleri oluşturursanız, fındık üreticisini, Hansların, Conilerin, Rossilerin insafına terk ederseniz, bu terke bu tercihe isyan ederiz. IMF, Dünya Bankası, DTÖ ve AB tarım politikalarının dikte ettirdiği kararların arkasına saklanarak mazeret üretenlere, üstad Necip Fazıl'ın dediği gibi”Ne Hint'ten, ne Çin'den gelir, bu yurda her bela içten gelir” diye sesleniriz.

Biz, muhalefette iken üretici desteklenmiyor diye bağırıp iktidara gelince onu köstekleyenleri ve bu millete katranı, süt diye yutturanların maskelerini indirmeye and edenlerdeniz.

Unutmayın tekrar bu meydanlardan sesleniyorum; biz, seçmeniz oy kullanıyoruz. Biz, sayın Başbakanın Ordu belediye meydanından, Giresun Osmanağa meydanından verdiği sözün arkasında olmasını isteyenlerdeniz. Peki sayın Başbakanımız ne dedi hatırlıyor musunuz? Ben söyleyeyim. Ben Türk çiftçisinin sorunlarını biliyorum, çözmek namus borcumdur. Peki sorarım size siz emeğinizin alın terinizin karşılığını aldınız mı? Siz DGD, mazot desteği, gübre desteğini aldınız mı? Siz hakkınız olan 2090 sayılı yasa gereği don zararlarını aldınız mı?

Artık yeter, devletimizi idare etsinler diye vekalet verdiklerimizi ve vergilerimizle bu hizmeti taşımada araç olan hizmetkarlarımızı son defa bu meydandan uyarıyoruz. Seçiminizi yapın ya Hans ya Coni'den yana olacaksınız. Yada bizden yana.

Ya gereğini yapıp milli fındık politikasıyla ülkeye 2 milyar dolar döviz kazandıran üreticiye fiyat ve ürün desteği verin yada çekip gidin. Maliyeti 3,5 milyon olduğu halde fındığı 2 milyon liraya pazarlamaya kalkan baronlar Karadeniz'in azgın sularında boğulacaklardır.

Buradan Fiskobirlik yöneticilerine sesleniyorum. Üreticiler sizleri haklarını korumak için bu makama getirdi. 10 aydır üreticiler mağdur. Bu saatten sonra bahane üretmeye hakkınız yok. Size yetki verenleri toplayın ve gerekirse yetkilerinizi devredin.

Bu meydandan hükümete de sesleniyorum bize sahip çıkın” dedi.

 

Ordu Ziraat Odası Başkanı Onur ŞAHİN, Türkiye'nin 80 ilinden Ordu’ya gelen çiftçilere ev sahibi olarak “hoş geldiniz” diyerek, şöyle devam etti: “Burada milletin efendisi var. Burada vatan var, burada Türkiye'nin yıkılmayan son kalesi var. Fındığın kalesi var. Fındığın kalesini yıkmak isteyenlerin kalesini yıkacağız. Biz fındık kurtlarını temsili olarak astık. Bizim Türkiye Ziraat Odaları Birliği amblemimizde 'Vatan Ekmek Hürriyet' yazar. Hiç kimse bu milletin ekmeğine, vatanına ve hürriyetine el uzatamayacak. Fındık bizim aşımız, emeğimiz, çocuğumuzun eğitimi, kızımızın gelinliği ve namusumuzdur.”

ŞAHİN konuşmasında Ankara'ya seslenerek, “Ankara, benim fındığımın 2 milyon liraya düşmesini mi bekledin. Bu pazar günü çiftçimizin köyde çalışma günüyken, yaylalarda şenlik günüyken, düğün ve bayram gününken, bu insanlar ekmeğine, vatanıma ve hürriyetine sahip çıkmak için bu meydanlara geliyorsa, bunu herkes dikkate alsın” dedi.

Türkiye Muhtarlar Derneği Başkanı Ramazan ÖZİNAL, Türkiye Muhtarlar Derneği'nin ülkenin, halkın ve çiftçilerin hiçbir sorununa kayıtsız kalmayacağını belirterek, “Ülkenin ve milletin menfaatine olan, yasal çerçevede olan her şeyin içerisinde varız. Neden bu alanlarla tek mahsul yetiştiren üreticilere sahip çıkılmıyor. Ancak, burada yapılan miting birilerine ayna olacaktır. Birilerinin de kulağına kar suyu kaçacaktır. Çünkü bu topluluğun ne demek olduğunu daha iyi anlayacaklardır. 740 bini bulan fındık üreticisi 2003 yılında 915 milyon dolar, 2004 yılında 1 milyar dolar, 2005 yılında 2 milyar dolar devlete katkıda bulunmuştur. Bu emeği veren dağların tepesinde erozyonu önlemek için fındık etmiş, bugün devlete hiçbir masraf etmeden kendi gücüyle yapmış bunları. Siyasi irade, artık sizin sırtınızı sıvazlayarak, 'sen ağamsın, sen paşamsın' deme devri bitmiştir. Ya size kulak verecekler, ya sizi dinleyecekler. Dinlemedikleri takdirde sonunda ne olduğunu görecekler. Ben bundan sonrada sivil toplum örgütleriyle birlikte olacağım. Haklı olduğunuz her davada yanınızda olacağız” dedi.

 

Giresun Ziraat Odası Başkanı Özer AKBAŞLI, Türkiye'nin her yerinden yüreği ile Karadeniz'in fındık bahçelerinden koşup gelen üreticilere, “Fındıkda yaşanan oyunları bozmak, fındığımıza uzanan elleri kırmak için, bugün Ordu'da bu alanda toplandık. Bizden habersiz fındık satanlara, çikolatanın içerisinde 16,50YTL'ye fındık yedirenlere, 2,00 YTL'ye satacak fındığımız yok. 2,00 YTL'ye fındık satmayacağız, bu oyunu bozacağız. 16,50 YTL'ye çikolatanın içinde fındık satacak sonra dönüp, 'Ey çiftçi bana 2.00 YTL'ye fındık verir misin?' diyeceksin. Vermeyeceğim! Vermeyeceğim! Vermeyeceğim!” diye seslendi.