
Ulubey’in tarihi Sarpdere yolu üzerindeki mahallelerinden biri de eski adıyla
Kızılen Ulya olan Yukarı Kızılen Mahallesi’dir. Bu mahallede halkın un ihtiyacını
karşılamak amacıyla Sarpdere üzerinde kurulmuş olan birçok değirmenden biri de
efsanesiyle yıllar yılı anlatılan “Kara Veli Değirmeni”dir. Bu değirmenin efsanesi
şu şekildedir:
Köylerindeki eski ve küçük değirmenin yerine yeni ve büyük bir değirmen yapmaya
çalışan köylülerin yanına kimi kimsesi olmayan, köyün ıssız bir yerinde kendi
hâline yaşayan ve halkın da pek değer vermediği gariplerinden birisi gelir. Günlerce
köylülerin değirmeni yapmasını seyreder. Seyreder fakat hiçbir husus yapmadan ve
söylemeden sessizce oradan ayrılır.
Sonunda değirmenin tamamlandığı gün bu garip kişi tekrar gelir ve kimseye bir
husus söylemeden bir insanın kaldıramayacağı kadar büyük bir taşı yuvarlayarak
değirmene gelen suyun oluğunun (ark/arık/hark) önüne koyar. Koyduktan sonra da
yine sessizce oradan ayrılır. Köylüler şaşkınlık içinde adamın yaptıklarına bir anlam
veremezler ve hep birlikte taşı dereye yuvarlarlar.
Ertesi gün değirmenin yanına geldiklerinden tekrar bu kocaman taşın değirmenin
oluğunun önünde görünce, “Bu kadar büyük bir taş nasıl olurda dereden buraya
gelir? Bunda bir keramet olsa gerek.” derler ve taşa dokunmazlar.
Aradan uzun zaman geçmesine ve o kadar yağmur yağmasına rağmen gelip bakarlar
ki değirmen sapasağlam durmaktadır. Eskiden sel baskınlarıyla yıkılan değirmenin
yanında bu değirmenin yıkılmasını önleyenin ise o taş olduğunu suyun taşa çarpıp
dağılmasına bağlarlar.
Anlarlar ki bu taşı oraya koyan kişi bir velidir. Hemen yanına giderler ancak artık
o ıssız evde kimse bulunmamaktadır. Bundan sonra o taşa “Kerametli Taş”, taşı
oraya koyan gariban kişiye “Kara Veli” ve de değirmene de “Kara Veli Değirmeni”
adını verirler.
O gün bugündür bu taş mahalleliler tarafından kutsal bir emanet olarak
korunmaktadır ve hâlâ aynı yerdedir.
Kızılen Ulya olan Yukarı Kızılen Mahallesi’dir. Bu mahallede halkın un ihtiyacını
karşılamak amacıyla Sarpdere üzerinde kurulmuş olan birçok değirmenden biri de
efsanesiyle yıllar yılı anlatılan “Kara Veli Değirmeni”dir. Bu değirmenin efsanesi
şu şekildedir:
Köylerindeki eski ve küçük değirmenin yerine yeni ve büyük bir değirmen yapmaya
çalışan köylülerin yanına kimi kimsesi olmayan, köyün ıssız bir yerinde kendi
hâline yaşayan ve halkın da pek değer vermediği gariplerinden birisi gelir. Günlerce
köylülerin değirmeni yapmasını seyreder. Seyreder fakat hiçbir husus yapmadan ve
söylemeden sessizce oradan ayrılır.
Sonunda değirmenin tamamlandığı gün bu garip kişi tekrar gelir ve kimseye bir
husus söylemeden bir insanın kaldıramayacağı kadar büyük bir taşı yuvarlayarak
değirmene gelen suyun oluğunun (ark/arık/hark) önüne koyar. Koyduktan sonra da
yine sessizce oradan ayrılır. Köylüler şaşkınlık içinde adamın yaptıklarına bir anlam
veremezler ve hep birlikte taşı dereye yuvarlarlar.
Ertesi gün değirmenin yanına geldiklerinden tekrar bu kocaman taşın değirmenin
oluğunun önünde görünce, “Bu kadar büyük bir taş nasıl olurda dereden buraya
gelir? Bunda bir keramet olsa gerek.” derler ve taşa dokunmazlar.
Aradan uzun zaman geçmesine ve o kadar yağmur yağmasına rağmen gelip bakarlar
ki değirmen sapasağlam durmaktadır. Eskiden sel baskınlarıyla yıkılan değirmenin
yanında bu değirmenin yıkılmasını önleyenin ise o taş olduğunu suyun taşa çarpıp
dağılmasına bağlarlar.
Anlarlar ki bu taşı oraya koyan kişi bir velidir. Hemen yanına giderler ancak artık
o ıssız evde kimse bulunmamaktadır. Bundan sonra o taşa “Kerametli Taş”, taşı
oraya koyan gariban kişiye “Kara Veli” ve de değirmene de “Kara Veli Değirmeni”
adını verirler.
O gün bugündür bu taş mahalleliler tarafından kutsal bir emanet olarak
korunmaktadır ve hâlâ aynı yerdedir.